Ursula’nın çeşitli denemelerinden oluşan kitabı “ Kadınlar
Rüyalar Ejderhalar” geçtiğimiz hafta sonu iki günde bir solukta bitiverdi. Daha önce Ursula’nın herhangi bir romanını
özellikle “Yerdeniz Büyücüsü” nü okuyanların bu kitabı okuması kitabın içeriği
açısından daha anlaşılır olmasına neden olacaktır. Nitekim “Yerdeniz
Büyücüsü”ndeki Ged’in yazar tarafından nasıl yaratıldığının anlatıldığı bir
bölüm var.
Gelgelelim kitaptaki diğer bölümlere… Bu sefer fantastik öykülerden
ziyade Ursula ve “yazmak” eylemiyle ilgili değerlendirmeleri hakkında fikir
sahibi oluyoruz. Kitapta daha önceden
okuduğumuz fantastik romanlarında kurguyla bize aktardığı Ursula bakış açısını,
bu sefer doğrudan düşüncelerle kendisi ifade ediyor. Örneğin, feminist bakış
açısını kurgudan çıkarabilirken romanlarından, buradaki denemesinde kadınlık,
yazarlık ve hayata dair doğrudan bir anlatımı var. Ya da Yerdeniz Büyücüsü’nde
Jung’un gölge arketipini kullanıldığını biliyorsunuz ama Jung ile ilgili
sempatisini ve düşüncelerini doğrudan
bir anlatımla bu kitapta bulabiliyorsunuz.
Benim en sevdiğim bölümler ise “Gölge ve Çocuk” , “Çuval
Kuramı ve Kurgu” oldu. Çuval Kuramı
feminist tarafıma iyi geldi, Gölge ve çocuk kısmı da çok ilginçti.
Son olarak kitabı okurken Ursula’nın karşınıza oturmuş bir
yandan kahve içerken bir yandan da sorularınızı cevaplıyor gibi samimi bir
anlatımı var. O yüzden kısa sürede okunabilir.
İyi Okumalar…
Not: Kitaptan altını çizdikleriminden bazılarını
paylaşıyorum:
“Çocuklara tamamen
dürüstçe ve gerçeklere dayanarak iyilik ve kötülükten söz etmenin yolu,
benlikten, iç, en derin benlikten söz etmektir. Bu çocukların başa çıkabileceği
zaten başa çıktıkları bir şeydir; aslında büyürken tek işimiz de budur:
Kendimiz olmak. Bunun ümitsiz bir iş olduğunu hissedersek ya da tersine hiç emek
istemediğini düşünürsek başaramayız. Bir çocuk çaresizliğe ya da sahte bir
kendine güvene zorlanırsa, korkutulur ya da pışpışlanırsa, gelişme güdük kalır
ya da
yolundan sapar.
Büyümemiz için bize
gereken gerçekliktir, insan erdemini ya da kötülüğünü aşan bir bütünlüktür.
Bilgiye, kendimizi bilmeye ihtiyacımız vardır. Kendimizi ve gölgemizi görmemiz
gerekir. Çünkü gölgemizle yüzleşebiliriz; onu kontrol edebilir, onun
rehberliğini kabul edebiliriz: böylece belki de büyüdüğümüzde, güçlenip toplum
içinde sorumlu yetişkinler olduğumuzda, dünyada yapılan kötülükler, katlanmak
zorunda olduğumuz adaletsizlikler, azap ve acı karşısında ve o en sondaki nihai
gölge karşısında, çaresizlikle teslim olmaya ya da gördüklerimizi inkâr etmeye
daha az eğilimli oluruz.”
“ Eğer çocukluktaki hayal gücünün kökünü
kazıyabilirseniz, o çocuk büyüyünce patates olur.”
“ Hiçbir şey acı
kadar kişisel ve paylaşılmaz değildir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder